İmplant uygulaması ve sistemik hastalıklar

İleri yaştaki hastalara implant yapılabilir mi?

İleri yaş, implant uygulaması için bir kontrendikasyon değildir ve yaşın osseointegrasyon ya da implant başarısı üzerinde bir etkisi bulunmamaktadır.

Erken yaşta implant uygulaması yapılabilir mi?

İleri yaşta implant yapılmasına engel bir durum olmamasına rağmen aynı durum büyüme ve gelişimin devam ettiği erken yaşlar için geçerli değildir. İmplant operasyonu büyüme ve gelişim tamamlanıncaya kadar ertelenmelidir. Bunun nedeni, rijid, implant destekli protezlerin büyüme aktivitesini engelleyebilmesidir.

İmplant uygulaması için risk faktörleri nelerdir?

Risk faktörü bulunan sistemik rahatsızlıklar implant uygulanmasına kesin bir engel teşkil etmez ancak düzenli hekim gözetiminde kontrol altına alınmış olması çok önemlidir. Bu risk grubundaki rahatsızlıklar ve alışkanlıklar implantların iyileşme sürecinde ve uzun dönemde başarısını etkiler.

Yüksek risk faktörleri: Ciddi sistemik durumu olan hastalar (romatoid artrit, osteomalazi, osteogenezis imperfekta); immün sistemi baskılanmış hastalar (HIV, immun sistemi baskılayıcı tedavi); ilaç ve madde bağımlılıkları; koopere olmayan hastalar (fizyolojik ve mental bozukluklar)

Risk faktörleri: Radyoterapi hikayesi; şiddetli diyabet (özellikle tip 1); kanama bozuklukları (hemorajik zayıflık, antikoagulan tedavi), aşırı sigara kullanımı

Hangi hastalara implant uygulaması tavsiye edilmemektedir?

  • 6 ay içerisinde geçirilmiş miyokard enfarktüsü veya serebrovasküler kaza hikayesi olan
  • 6 ay-1 yıl içerisinde kalp kapakçık protezi veya transplantasyon uygulanan
  • Yüksek kanama riski bulunan (INR>3-3,5, trombosit sayısı<50,000/mm3)
  • İmmün sistemde belirgin baskılanma (toplam beyaz hücre sayısı <1500-3000 hücre/ mm3) bulunan
  • Aktif kanser tedavisi gören
  • İntravenöz bifosfanat tedavisi gören
  • Psikiyatrik bozuklukları (şizofreni benzeri psikotik bozukluklar, ileri kişilik bozuklukları (histerik veya sınırda kişilikler), beden algı bozukluğu, serebral lezyonlar, erken yaşta demans, ileri düzeyde alkol ve madde bağımlılığı) bulunan hastalara implant uygulaması önerilmemektedir.

Kalp damar hastalıklarında implant uygulamasında dikkat edilecek hususlar nelerdir?

Kardiyovasküler hastalıklar ileri yaştaki bireylerde sıklıkla karşımıza çıkan sistemik durumlardır. Hipertansiyon, ateroskleroz, damarlarda stenoz (daralma), koroner arter hastalığı ve kalp yetmezliği bu hastalığın çeşitli formlarıdır. Kardiyovasküler hastalıklar, arteriyel bozulma, kan akımında bozulma ile birlikte dokulara gelen oksijende azalma gibi fizyolojik değişikliklere neden olsa da, bu hastalıklar implant başarısını etkilememektedir. Ancak kalp damar hastalığı olan bireylerde dental implant uygulaması yapılmadan önce dikkat edilmesi gereken bazı hususlar bulunmaktadır. Yaşlı hastaların çoğu antihipertansif veya antikoagülan ilaç kullanıyor olabilir. Bu ilaçlar dental implant uygulamaları için kontrendikasyon değildir; ancak implant operasyonu sırasında komplikasyonlara neden olabilir. Bu hastalarda operasyon sırasında kanamada artış, yüksek kan basıncı veya iskemik ataklar görülebilir. Antikoagülan ilaç kullanan hastalarda PTT ve PT/INR değerleri değerlendirilmeli ve doktoru ile konsültasyonun ardından ilacına bir süre ara verilip verilmemesine karar verilmelidir. Bu konudaki güncel yaklaşım INR’ nin 3-3,5 değerlerinden düşük olduğunda antikoagülan tedavisinde değişiklik yapılmadan implant cerrahisin yapılması yönündedir.

Kanama bozuklukları görülen hastalarda implant uygulamasında dikkat edilecek hususlar nelerdir?

Von Willebrand, hemofili A ve hemofili B gibi genetik kanama bozuklukları implant cerrahisi sırasında hemoraji riskini arttırabilir. Kanama bozukluğuna sahip hastalarda cerrahi dikkatlice planlanmalı ve öncesinde takip eden hematoloji doktoru ile konsültasyon yapılmalıdır. Cerrahi planlaması öncesinde bir takım önlemler alınmaktadır:

  • Koagülasyon faktörlerinin cerrahi öncesinde arttırılması
  • Operasyon öncesinde ve 7 gün sonrasına kadar antifibrinolitik ajanların kullanımı
  • Vazokonstriktörlü lokal anestezik kullanımı
  • Uygun sutur tekniğinin kullanımı
  • Sinus lifting ve kemik greftlerinin uygulanmasından kaçınılması
  • Enfeksiyon riskini azaltmak için topikal antiseptik veya antibiyotiklerin kullanımı
  • Non-steroidal antiinflamatuvar ilaçlar kanama riskini arttıracağı için öncesinde doktor konsültasyonu yapılması

Diyabet rahatsızlığı implant uygulamasına engel midir?

Diyabet retinopati, nefropati, nöropati, mikro ve makro damarsal bozukluklar ve bozulmuş yara iyileşmesi gibi sistemik komplikasyonlara neden olan ve komplikasyonları yaşam kalitesini, süresini ve sağlık harcamalarını önemli ölçüde etkileyen endokrin bir bozukluktur. Şu anda dünyada yaklaşık 346 milyon diyabet hastası bulunmaktadır ve tahminlere göre bu sayı 2030 yılında 439 milyona ulaşacaktır.

Tip 1 diyabet hastalarında pankreatik β hücrelerinin yıkımından dolayı insülin sekresyonu gerçekleşmezken; Tip 2 diyabet hastalarında ise insülin üretimi vardır ancak insülin kullanımını etkileyen insülin direnci mevcuttur. İnsülin kemik metabolizması üzerinde direkt ve indirekt etkileri bulunan bir hormondur. Direkt olarak kemik matriks sentezini indüklerken; indirekt olarak da karaciğerde insülin benzeri büyüme faktörü 1’ in üretimini stimüle eder ve bu hormon var olan osteoblastların sayısını ya da farklılaşan osteoblastların fonksiyonunun arttırır. Diyabetik bireylerde ise kemik oluşumunda bozulma vardır. Diyabet kollajen matriks oluşumunu inhibe eder, osteoid mineralizasyonu için gereken zamanı uzatır, kemik turn-over’ ını azaltır, osteoblast ve osteoklast sayısını düşürür ve osteokalsin üretimini azaltır.

İyi kontrollü Tip 2 diyabet hastalarında implant tedavisinin endike olduğu bildirilmiştir. Diyabetik implant hastalarında diyabet tipi, ilk görülme yaşı, yüksek kan glikoz seviyesi, artmış hemoglobin A1c (HbA1c), periodontitise bağlı diş kaybı, zayıf veya yetersiz yara iyileşmesi geçmişi, dişsiz alanların genişliği ve sigara olası risk faktörleri olarak görülmektedir. Diyabet komplikasyonlarının azaltılabilmesi için hastalığın kontrol altında olması gerekmektedir. Glisemik kontrol seviyesini belirlemek için HbA1c kullanılır ve bu belirteç son 90 gün içindeki kan glikoz seviyesini gösterir. Diyabetli bireylerde implant operasyonları öncesinde metabolik kontrolün incelenmesi ve eğer yeterli değilse uygun hale getirilmesi gerekir. Glikolize hemoglobin seviyesinin (HbA1c) 7 mg/% seviyesinde olması tavsiye edilir. Diyabetin araştırılması ve hastanın iyi metabolik kontrole sahip olması başarılı bir osseointegrasyon ve uzun dönem implant başarısı için gereklidir.

Diyabeti kontrol altında olmayan hastalarda, metabolik kontrol düzelene kadar cerrahi ertelenmelidir. Tedaviye dirençli diyabet hastalarında ise implant uygulamalarının uygun olmadığı, bu hastalarda artmış enfeksiyon riskiyle birlikte iyileşmenin bozulabileceği bildirilmiştir.

Radyoterapi uygulanan veya uygulanması planlanan hastalarda implant tedavisi nasıl olmalıdır?

Baş ve boyun bölgesinde kanser olan hastalarda radyoterapi tedavisi planlandığında;

  • İmplant cerrahisi radyoterapiden >21 gün önce yapılmalıdır
  • Total radyasyon dozu osteoradyonekroz riskinin azaltılmasına yönelik düzenlenmektedir.
  • Hiperbarik oksijen verilmelidir.
  • Radyoterapi sırasında implant cerrahisi yapılmamalıdır.
  • Radyoterapinin tamamlanmasından sonra implantasyon uygulanacaksa en az 9 ay beklenmelidir.
  • İmplant destekli protezlerin mukoza ile herhangi bir temasının olmaması önemlidir.
  • İmmediat (anında) protez yüklemesinden kaçınılmalıdır.
  • Cerrahi sırasında çok iyi asepsi sağlanmalıdır.
  • Antimikrobiyal profilaksi uygulanmalıdır.

Hipotiroidizm implant uygulamasının başarısını etkiler mi?

Troid bozuklukları kemik metabolizmasını etkiler. T4 (tiroksin) ve T3 hormonları yumuşak ve sert doku kırıklarında yara iyileşmesini yönetir. Hipotroidizm insülin

benzeri büyüme faktörünün dolaşımdaki seviyelerini düşürerek kemik hücrelerinin toplanmasını, olgunlaşmasını ve aktivitesini azaltır; böylelikle kemik oluşumu ve rezorpsiyonu baskılanır. Hekim kontrolünde olan hastalar için implant uygulamasına engel bir durum bulunmamaktadır.

Parkinson hastalarına implant uygulanabilir mi?

Parkinson hastalığı kronik ilerleyen nörolojik bir bozukluktur. Bu hastalık uzuvlarda sertleşme, titreme ve hareketlerde yavaşlamaya neden olur. Kaslar etkilenir ve bu durum konuşma, çiğneme ve yutkunmada sıkıntılara neden olur. Bölgesel dişsizlik durumlarında implantlar hasta konforunu arttırmaktadır ancak Geniş dişsiz boşluklarda veya tam dişsizlik durumunda etkili temizlik sağlanamayacağından dolayı implant uygulamasından kaçınılabilir.

Ektodermal displazi görülen hastalarda implant uygulaması yapılabilir mi?

Ektodermal displazi; ektodermal yapıları etkileyen genetik bir bozukluktur ve süt ve daimi dişlenme döneminde hipodonti/anodonti, gömülü dişler, dişlerin şekil ve boyutlarında değişimler, mineralizasyon bozuklukları, çoklu diastemalar ve gelişmemiş alveoler kretlerle ilişkilidir. Bu hastalığa sahip erişkin bireylerde implantlar etkili bir tedavi seçeneği olarak düşünülebilir. Büyüme ve gelişimin devam ettiği dönemde ise implant uygulamasının ertelenmesi gerekmektedir.

Oral Liken Planus görülen hastalarda implant uygulaması yapılabilir mi?

Oral bölgede görülen liken planus; kronik inflamatuvar bir hastalıktır ve mukoz membranları etkileyebilir. Bu hastaların uzun dönemde gözlenmesi önerilmektedir çünkü nadir olsa da malign dönüşüm riski bulunmaktadır. Eroziv olmayan formları implant uygulaması için bir kontrendikasyon değildir.

Bu hastalarda ağız bakımının dikkatli yapılması sağlanmalı ve hastalar sık kontrollere çağrılmalıdır.

Etiketler: